30 Ocak 2014 Perşembe

"OKUNA SAĞLIK" EROS ;)

Başlık yanıltmasın lütfen... Karşınızda bir “aşk böceği” falan yok... Yeryüzünde aşk üzerine en son ahkam kesecek kadınlardan biri var hatta... Kendi namıma desturlarım var elbet... Mesela kaybedince yada kavuşamayınca adı “aşk” olmasın... Midede kelebekler falan bir komik gelir bana...  İlahi aşk’ı insana indirgemektir benim desturum...  Bedensel değildir, hücreseldir...  İlişkiyi yaşadıkça, yaş aldıkça bir ilişki, çoğalasıdır aşk... Tanıdıkçadır, “sen ile ben”den “biz” çıkmasıdır... Gibi gibi... J Ne güzel anlatamadım, dimi! Susayım iyisi mi... Asıl konuya geri döneyim ;)

25 Ocak 2014 Cumartesi

BİR GARİP KARİYER HİKAYESİ... BU DAHA "BÖLÜM1" :)

Hani kendimi anlatırken “kariyer mağduru” deyip duruyorum ya... Çok farklı bir iş hayatında ilerlerken, çok farklı hedefler ve hayaller sahibiyken, bir anda herşeyin nasıl alt-üst olduğunu ifade edip duruyorum ya... Onu da anlatmak istiyorum ben size... Hem de bölümlere ayırıp, taa üniversiteye girişten başlayarak... Neden mi? Hepsini birden yazarsam, uzun olur da ondan. “Sanki bana 50 yaşında da kariyerini bölümlüyor” demeyin... Sürecin uzunluğundan değil, başıma gelenlerden ve elbet  benim anlatım şeklimden kaynaklı... Ve bence yada en azından benim için herşeyin değişmeye başladığı nokta üniversite seçimim... Hem ayrıca, napıyım, şeytan ayrıntıda gizli!!!

Ufff tamam bu uydurduğum kılıf; aslında biraz gevezeyim :/

Efendim, bendeniz İstanbul’un bağrından kopup, Angara’ya okumak için geldim, sonra hangi akla hizmetse burada mıhlandım, kaldım. Peki nasıl ve neden mi geldim?...

Canım babamın ailesi Ankara’da ve canım annemin ailesi İstanbul’da yaşamaktalar... Annemle babam İstanbul’da tanışıp, evlendiklerinden ötürü de ben üniversite çağlarına geldiğimde babamın bir ricası oldu: “30 sene annenin ailesine yakın yaşadık, varsa ömrüm bundan böyle de benimkilere yakın yaşayalım, biz emekliyiz, sen nereye, biz oraya, Ankara’dan tercih yapalım, bakarsın orayı kazanırsın” dedi. Bundan sonrasının “Ankara tercihlerimden biri tuttu ve ben buraya geldim” kadar kısa ve basit olmasını beklemeyin benden, artık yavaş yavaş tanımaya başlamışsınızdır J

23 Ocak 2014 Perşembe

HAYATIMIN ERKEĞİ... “MACHO” :)

Aman yanlış anlamayın! Zannettiğiniz gibi değil! O bir köpek, hatta ırk bilenler için belirteyim o bir “Labrador” ama bu O’nun hayatımın erkeği olduğu gerçeğini değiştirmiyor... Düne kadar aynı evi paylaştığım ama bugün “Esra Mutfakta” sebebiyle bahçede buluştuğumuz muhteşem “erkek” ;)

Hayatınıza bir köpek girer ve herşey birden değişmeye başlar...

20 Ocak 2014 Pazartesi

KÖY YUMURTASI mevzusuna kaldığımız yerden devam...


Bir önceki yazımda belirttiğim üzere hedef “gerçek köy yumurtası”na ulaşmak olunca, haliyle “gerçek köy”e ulaşmak gerekliliği doğdu (yazı için tıktık). Bu arada “YETİŞ Ersin”in de desteğiyle bilimum köylere ulaşıp, yumurta temin ettik (Son dönemime ilişkin yazılar çoğaldıkça Ersin’in bu sıfatının nereden geldiğini anlayacaksınız). Hani demiştim ya eş, dost, akrabalar ve onların eşi, dostu, akrabası ister oldu diye, e tabi yumurta yetiştiremez olduk! Lakin, böyle günde 200 git, 200 gel, 400 km yol katedip, yumurta taşıma işi manen ve madden gayet yorucu ve yıpratıcı olmaya başlayınca ve en son olarak da dağ/bayır bir yerde lastiğimiz patlayıp, büyük rezillik çekince, Ersin’le oturup bu işe bi çare bulmaya karar verdik.

Bulduk da!!! Tavuk çiftliği kurmak, hatta Kümes ve Küçükbaş Hayvancılık Çiftliği kurmak!!! Hayatımdaki ender anlardan biridir ama ben bile dedim: YOK DAHA NELER!!! O an değil ama, sonradan J

16 Ocak 2014 Perşembe

NEDİR BU “KÖY TAVUĞU & KÖY YUMURTASI” MEVZUU ALLA’SEN !!!

Bu “Esra Mutfakta” projesinin ilk başlangıç noktası “yumurta” idi... Ve hatta pazardaki standımın ilk zamanlarda “ana ürünü”...

“Organik ürün” konusu başlı başına ayrı bir yazı konusu olsun. Çünkü bu konuda söylenecek çok şey var, meslektaşlarımla dahi tartıştığım, ortak noktaya varamadığımız yerler var. Baştan söyleyim ama, benim halihazırdaki hiçbir ürünüm (hem kendi hazırladıklarım, hem temin ettiklerim) “organik” değil. Peki ne mi? Katkısız ve evyapımı. 

Pazardayken “organik mi bu” sorusu her geldiğinde, organik nedir, ne değildir anlatıp, “bunlar organik değil yani” yorumunu alıp, bir şey satamayıp, müşterilerimi uğurluyordum... “Yok daha neler” demeyin, evet, hakikat bu! Standıma ziyarete gelen ve bu konuşmalardan birine şahit olan bir arkadaşım çimdikledi hatta bir gün “bi sus, organik de işte” diye ama demedim ve de bu sebepten çok satış kaçırdım:/ 

Dönelim bu yazının konusuna...

14 Ocak 2014 Salı

BLOG AÇ DEDİLER, AÇTIM :)


Yok daha neler!!! Dimi... İşte şu ahir ömrümde ne desem, ne yapsam, başıma ne gelse; aldığım tepkidir bu “yok daha neler” ...

Aslında ana mevzu şu... En son sosyete pazarındaki standımda satış arası sohbetlerdir açma sebebim bu blogu, standı kapatınca özledim ben o sohbetleri, bir de özlendiğim yönünde mesajlar alıncaaa... Canlısı gibi olmaz elbet de hiç yoktan iyidir sanki... Evet evet, bilenler bilmeyenlere anlatsın, bendeniz bir ay öncesine kadar sosyete pazarında “gıda mühendisi kalite ve güvencesiyle” standımın başındaydım... Şimdilerde ise gıda üretim ve satışımı “Esra Mutfakta” ekibiyle birlikte bir imalathane/atölye çerçevesinde yürütüyorum... Babam pazarcı değil bu arada, yani küçüklükten esnaf falan değilim... Peki ne miydim? Ülke müdürü!!! Valla!!! Hah, alın size bir “yok daha neler” daha :)