25 Şubat 2014 Salı

ADIN "MACHO", SEN DEĞİL...


Hani Macho’nun eve geldiği dönemlerdeki hallerini anlatırken demiştim ya, meğer köpekler de adından karakter alırmış diye... (yazı için tıktık)

Macho (türkçe maço): Sert karakterli, kaba erkek (bknz Türk Dil Kurumu)...

Örnek mi?? Benim üstüne titrediğim, birtanecik köpeğim burnumu çatlattı! Yanlış anlamayın, sevinçten!  Yok daha neler mi?? ;)

Köpeklerin kollarında sanal bir saat var sanırım... Herşeyin saati kodlanmış gibi, dışarı çıkma, mama, sahibin eve gelmesi  gibi... Ve Macho beye bu saatlerin dışında birşey sunduğunuzda aklını kaçırıyor! 29 Ekim’de yarım gün olması sebebiyle eve erken gelerek, hayvana adrenalin yüklenmesine sebep oldum ve nasıl becerdiğini hala anlamadığım bir şekilde sevinçten zıplayıp, burnuma kafa attı! Resmi günü seçmesi de çok iyi oldu, hastanelerde süründüm! Doktorların “hanımefendi, doğruyu söylüyorsunuz değil mi? Polise haber verelim” deyip, bana eşinden dayak yemiş mağdur kadın muamelesi yapmaları da ayrıca bir tecrübeydi! Olayı duyunca maaile haneye toplaştı tabi. Annemin bandajlanmış burnumu ve mosmor olmuş gözaltlarımı görünce “seni öldürürüm pire torbası, kızımın hali ne” diye Macho'ya kızdığında, babamın araya girip “Esra bilememiştir nasıl oynayacağını, hayvanın suçu ne” demesi de ayrı bir tramva oldu tabi.
Bir de halen daha öğrenemediğimiz yolda yürüme meselesi yüzünden defalarca sokakta düşmelerim, düştüğümde bunu bir oyun olarak algılayıp, hadi daha fazla oynayalım deyip sürüklemeleri!!! Hayır ben de çanağım kırıldı mı kırılmadı mı emin değilim, acı içinde kıvranıyorum ama bırakmıyorum o tasmayı. Bilmez benimki, ya araba altında kalır, ya o nereden ne zaman çıkacakları belli olmayan diğer köpeklere yem olur. Yemin ederim, Macho’yla birlikte gelişen bir yeteneğim var benim; “refleks”!!! Mesela rüzgarlı günlerde yerdeki bir poşetin havalanması “Olleyyyy! Oyun var burda” tepkisine sebep oluyor, kısa bir süre sonra da ani çekme sonucu ya karada surf yapıyorum yada yerdeyim! Arkadaş 40, ben 53kg! O yüzden yoldaki her türlü uyarıcıyı; havalanan poşet, çocukların oynadığı top, kedi, köpek..., herşeyi önceden görmem ve beyimizin dikkatini alternatif birşeye çekmem gerek J Yahu ben bu köpeği sabah akşam sağlıklı olmak adına tempolu yürüyüş yaparım diye almamış mıydım biraz da!!?? Geçtim ben ekstra sağlıktan falan, varolan da elden gidecek!

Ne yollar denedim yürümeyi öğrensin diye... Sabahları işe gitmeden önce 1,5 saatimi ona ayırıp, oyunlarla öğretmeye çalıştım önce... Topunu gördüğü anda hipnotize olur mesela Macho, ilk eğitim planım elimde top tutarak, yanımda bana uyumlu bir tempoyla yürüdüğünde topu ona vererek “ödül sistemi” kurmak... Fikir kesinlikle iyiydi! Ama sonunda yine kendimi yerde buldum... Çünkü Macho, oyunun kuralını değiştirdi. “Dur sen verme, ben alırım” hesabıyla üstüme atlamaya karar verdi! Ve ben hooop yere! J Bahsetmiştim, hassas bir bünyesi var ve bir de ben yemek yerken huzur vermesi için, kendi yediklerimden hiçbir şey vermeden büyüttüm. Bir tek peynir. O da ya arada mamasıyla yada ödül maması olarak... Bu top ile çalışmayı bir de peynirle denedim. Ancak, “peynir” dendiğinde bile gözü yerinden çıkan hayvan, sokakta umursamadı bile!
Pes ettim ve bir eğitmene teslim ettim. Fakat yoğun yağmur yağan bir gecenin sabahı kendisini su aygırı gibi çamurda debelenirken görünce, önce “oğluuummmm” diye feryat ederek yavrusunu eski kocası kaçırmış da sonra polisler bulmuş ve kavuşmuş anne gibi boynuna atladım ve sonra da tabi veteriner olan işletme sahibine daldım! Sonra da derhal köpeğimi oradan aldım.
Hala sonuç elde edemeyince, son çare olarak da bir öneriyi dinledim ve atların “gem” mantığının köpeğe uyarlanmışı, bir tasma edindim. Tarif etmem gerekirse, hayvana tasmayı takınca nefes alacak kadar bir boşluk vardı ve evet ağzından bağlama sistemi olduğu için el-mecbur ne yana çeksem gelir, ne hızla yürüsem o hıza uyar hale geldi. De bu nasıl bir eğitim olabilir ki?! Bir de garibim o kadar aptallaşmış vaziyette ki beni takip edecek diye tuvaletini de tutuyor! Hayvanın yüzüne ve hatta bütün bedenine öyle bir üzgün ifade geldi ki, yok dayanamadım. Haaa ayrıca biz zaten ana-oğul sert görünen tipleriz, iki kara! Bir de hayvanı bu acayip şey ile Hanibal’a çevirince 100 metreden herkes çığlık-kıyamet! Bilhassa zaten anneleri tarafından “sözümü dinle, yoksa seni köpeklere veririm” diye terbiye edilmiş çocukların aklı gitti bizi gördüklerinde... “dur çooocum, baarma, bişicik yapmaz” şirinliğindeki sözlerime ben bile inanmadım ki, görüntü itibariyle 50 tane çocuk kemirmiş de ıslah ediyormuşuz gibi... Velhasıl, bu da olmadı! Artık hiç yoktan iyidir, en azından fıtık olmam umuduyla dikenli tasma diye tabir edilen tasmalardan edindim, çekerse sıkışıp, engelleyici oluyor. Ama benim nazlı bebeğimin (!) boynu yara oldu!!!

Bu çekiştirmelerin zararlarından biri de “tendinit”. Başparmağımın bileğimle bütünleştiği noktadaki tendonların iltihabı. Başparmağım kilitlenmiş kalktım yataktan bir sabah. Önceden ağrıyordu tabi ama vücudumun her yeri ağrıdığı için, ciddiye almamıştım. Tabi parmak “ben artık oynamam, bu köpeği de gezdirmem” deyince, tıpış tıpış doktora. Şu doktorların ameliyat sevgilerine hastayım zaten, ameliyat edelim dediler. Neyse ki kuzenim ortopedi uzmanı, ameliyat son çare olsun diyerek,  işe yaraması umuduyla kortizon enjekte etti. Allahımmmm, o nasıl bir acıdır! “Alın şu köpeği gözümün önünden” diye bağırdım çünkü iğneyi o an Macho’nun her bir eklemine saplayabilirdim, öyle bir acı yok! Birkaç ay el&bilek ateliyle yaşadıktan sonra neyse ki ameliyata gerek kalmadan kurtuldum.

Ve en sonunda çözümü buldum: "Kadere razı gelmek" :) Ama gerçekten denedim, hem de çok denedim...


Tabi ki devam edeceğiz ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder