Hani Macho’nun eve geldiği dönemlerdeki hallerini anlatırken
demiştim ya, meğer köpekler de adından karakter alırmış diye... (yazı için tıktık)
Macho (türkçe maço): Sert karakterli, kaba erkek (bknz Türk
Dil Kurumu)...
Örnek mi?? Benim üstüne titrediğim, birtanecik köpeğim
burnumu çatlattı! Yanlış anlamayın, sevinçten! Yok daha neler mi?? ;)
Köpeklerin kollarında sanal bir saat var sanırım... Herşeyin
saati kodlanmış gibi, dışarı çıkma, mama, sahibin eve gelmesi gibi... Ve Macho beye bu saatlerin dışında birşey
sunduğunuzda aklını kaçırıyor! 29 Ekim’de yarım gün olması sebebiyle eve erken
gelerek, hayvana adrenalin yüklenmesine sebep oldum ve nasıl becerdiğini hala
anlamadığım bir şekilde sevinçten zıplayıp, burnuma kafa attı! Resmi günü
seçmesi de çok iyi oldu, hastanelerde süründüm! Doktorların “hanımefendi,
doğruyu söylüyorsunuz değil mi? Polise haber verelim” deyip, bana eşinden dayak
yemiş mağdur kadın muamelesi yapmaları da ayrıca bir tecrübeydi! Olayı duyunca
maaile haneye toplaştı tabi. Annemin bandajlanmış burnumu ve mosmor olmuş
gözaltlarımı görünce “seni öldürürüm pire torbası, kızımın hali ne” diye
Macho'ya kızdığında, babamın araya girip “Esra bilememiştir nasıl oynayacağını,
hayvanın suçu ne” demesi de ayrı bir tramva oldu tabi.
Bir de halen daha öğrenemediğimiz yolda yürüme meselesi
yüzünden defalarca sokakta düşmelerim, düştüğümde bunu bir oyun olarak
algılayıp, hadi daha fazla oynayalım deyip sürüklemeleri!!! Hayır ben de
çanağım kırıldı mı kırılmadı mı emin değilim, acı içinde kıvranıyorum ama
bırakmıyorum o tasmayı. Bilmez benimki, ya araba altında kalır, ya o nereden ne
zaman çıkacakları belli olmayan diğer köpeklere yem olur. Yemin ederim, Macho’yla
birlikte gelişen bir yeteneğim var benim; “refleks”!!! Mesela rüzgarlı günlerde
yerdeki bir poşetin havalanması “Olleyyyy! Oyun var burda” tepkisine sebep
oluyor, kısa bir süre sonra da ani çekme sonucu ya karada surf yapıyorum yada
yerdeyim! Arkadaş 40, ben 53kg! O yüzden yoldaki her türlü uyarıcıyı; havalanan
poşet, çocukların oynadığı top, kedi, köpek..., herşeyi önceden görmem ve
beyimizin dikkatini alternatif birşeye çekmem gerek J Yahu ben bu köpeği sabah
akşam sağlıklı olmak adına tempolu yürüyüş yaparım diye almamış mıydım biraz
da!!?? Geçtim ben ekstra sağlıktan falan, varolan da elden gidecek!
Ne yollar denedim yürümeyi öğrensin diye... Sabahları işe
gitmeden önce 1,5 saatimi ona ayırıp, oyunlarla öğretmeye çalıştım önce... Topunu
gördüğü anda hipnotize olur mesela Macho, ilk eğitim planım elimde top tutarak,
yanımda bana uyumlu bir tempoyla yürüdüğünde topu ona vererek “ödül sistemi”
kurmak... Fikir kesinlikle iyiydi! Ama sonunda yine kendimi yerde buldum...
Çünkü Macho, oyunun kuralını değiştirdi. “Dur sen verme, ben alırım” hesabıyla üstüme
atlamaya karar verdi! Ve ben hooop yere! J
Bahsetmiştim, hassas bir bünyesi var ve bir de ben yemek yerken huzur vermesi
için, kendi yediklerimden hiçbir şey vermeden büyüttüm. Bir tek peynir. O da ya
arada mamasıyla yada ödül maması olarak... Bu top ile çalışmayı bir de peynirle
denedim. Ancak, “peynir” dendiğinde bile gözü yerinden çıkan hayvan, sokakta
umursamadı bile!
Pes ettim ve bir eğitmene teslim ettim. Fakat yoğun yağmur
yağan bir gecenin sabahı kendisini su aygırı gibi çamurda debelenirken görünce,
önce “oğluuummmm” diye feryat ederek yavrusunu eski kocası kaçırmış da sonra polisler
bulmuş ve kavuşmuş anne gibi boynuna atladım ve sonra da tabi veteriner olan
işletme sahibine daldım! Sonra da derhal köpeğimi oradan aldım.
Hala sonuç elde edemeyince, son çare olarak da bir öneriyi
dinledim ve atların “gem” mantığının köpeğe uyarlanmışı, bir tasma edindim.
Tarif etmem gerekirse, hayvana tasmayı takınca nefes alacak kadar bir boşluk
vardı ve evet ağzından bağlama sistemi olduğu için el-mecbur ne yana çeksem
gelir, ne hızla yürüsem o hıza uyar hale geldi. De bu nasıl bir eğitim olabilir
ki?! Bir de garibim o kadar aptallaşmış vaziyette ki beni takip edecek diye
tuvaletini de tutuyor! Hayvanın yüzüne ve hatta bütün bedenine öyle bir üzgün ifade
geldi ki, yok dayanamadım. Haaa ayrıca biz zaten ana-oğul sert görünen tipleriz,
iki kara! Bir de hayvanı bu acayip şey ile Hanibal’a çevirince 100 metreden
herkes çığlık-kıyamet! Bilhassa zaten anneleri tarafından “sözümü dinle, yoksa
seni köpeklere veririm” diye terbiye edilmiş çocukların aklı gitti bizi gördüklerinde...
“dur çooocum, baarma, bişicik yapmaz” şirinliğindeki sözlerime ben bile
inanmadım ki, görüntü itibariyle 50 tane çocuk kemirmiş de ıslah ediyormuşuz
gibi... Velhasıl, bu da olmadı! Artık hiç yoktan iyidir, en azından fıtık olmam umuduyla
dikenli tasma diye tabir edilen tasmalardan edindim, çekerse sıkışıp,
engelleyici oluyor. Ama benim nazlı bebeğimin (!) boynu yara oldu!!!
Bu çekiştirmelerin zararlarından biri de “tendinit”. Başparmağımın
bileğimle bütünleştiği noktadaki tendonların iltihabı. Başparmağım kilitlenmiş
kalktım yataktan bir sabah. Önceden ağrıyordu tabi ama vücudumun her yeri
ağrıdığı için, ciddiye almamıştım. Tabi parmak “ben artık oynamam, bu köpeği de
gezdirmem” deyince, tıpış tıpış doktora. Şu doktorların ameliyat sevgilerine hastayım zaten, ameliyat edelim dediler. Neyse ki kuzenim ortopedi uzmanı,
ameliyat son çare olsun diyerek, işe
yaraması umuduyla kortizon enjekte etti. Allahımmmm, o nasıl bir acıdır! “Alın
şu köpeği gözümün önünden” diye bağırdım çünkü iğneyi o an Macho’nun her bir
eklemine saplayabilirdim, öyle bir acı yok! Birkaç ay el&bilek ateliyle
yaşadıktan sonra neyse ki ameliyata gerek kalmadan kurtuldum.
Ve en sonunda çözümü buldum: "Kadere razı gelmek" :) Ama gerçekten denedim, hem de çok denedim...
Tabi ki devam edeceğiz ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder