20 Ocak 2014 Pazartesi

KÖY YUMURTASI mevzusuna kaldığımız yerden devam...


Bir önceki yazımda belirttiğim üzere hedef “gerçek köy yumurtası”na ulaşmak olunca, haliyle “gerçek köy”e ulaşmak gerekliliği doğdu (yazı için tıktık). Bu arada “YETİŞ Ersin”in de desteğiyle bilimum köylere ulaşıp, yumurta temin ettik (Son dönemime ilişkin yazılar çoğaldıkça Ersin’in bu sıfatının nereden geldiğini anlayacaksınız). Hani demiştim ya eş, dost, akrabalar ve onların eşi, dostu, akrabası ister oldu diye, e tabi yumurta yetiştiremez olduk! Lakin, böyle günde 200 git, 200 gel, 400 km yol katedip, yumurta taşıma işi manen ve madden gayet yorucu ve yıpratıcı olmaya başlayınca ve en son olarak da dağ/bayır bir yerde lastiğimiz patlayıp, büyük rezillik çekince, Ersin’le oturup bu işe bi çare bulmaya karar verdik.

Bulduk da!!! Tavuk çiftliği kurmak, hatta Kümes ve Küçükbaş Hayvancılık Çiftliği kurmak!!! Hayatımdaki ender anlardan biridir ama ben bile dedim: YOK DAHA NELER!!! O an değil ama, sonradan J


Ama inanın, o ara bu en mantıklı şeydi. Başımıza gelmedik kalmadı ki... İlk etapta Ankara’ya en yakın (ki gene 40km) köydeki Yakup amcaya tavuk alalım, yumurta sayısını arttıralım dedik. Fakat Yakup amca doğuştan ticaret (!) yeteneğine sahip olsa gerek, kısa bir süre sonra “sizin tavuklar yumurtlamıyor” mazeretleriyle harici satışa, akabinde de karlı iş yapmak adına suni yeme yönelince (e anlaşılıyor haliyle bir kere gerçeğiyle karşılaşınca) bu işbirliğini sonlandırdık. Bir de oradaki tavuklarımızı da geçici süreyle bile eve getiremeyeceğimiz için, orada bıraktık...

İkinci seçeneğimiz, oldukça iyi bilinen bir yumurta markasının (başım belaya girmez dimi böyle üstü kapalı yazınca, ben daha yeniyim bu blog işlerinde malum) “Organik yumurta satıyoruz! Geziyorlar! Avrupa standartları!” tanıtımı üzerine düştük yollara... Farklı farklı bölümler yapmıştı tesisinde, bir bölümde kımıldama alanı olmayan tıkış tıkış tavuklar vardı malesef, diğer bölümde adam haklıydı geziyordu tavuklar, da tavuk başına, eğer çarpışma olmazsa, 1 metrekare ortalama alan ve gün ışığı yok! Ama gözümüze bir bölüm çarptı tesise ait, boş, yeşillik bir alan. Tesisi gezme işi bitince aramızda konuşup, beyfendiye nedenlerimizle birlikte şu öneriyi sunmaya karar verdik: “Biz yeşillik alanı çevirip, hem etlik tavuk, hem de yumurta tavuğu yetiştiriciliği yapsak?”.  Konuya giriş sorum “sizde tavuk da var mı acaba?” oldu-gerçi benim soru da bi tuhaf ama aldığım cevap “bizde tavuk yok, yumurta var, tavuklar normal, yumurtalar organik” olunca,” tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan” kıvamına geçmeden Ersin’le gözgöze gelip, konuya hiç girmeden ordan ayrıldık. Aslında bizimki de hadsizlik hani, adam tesisi kurmuş, sırf organik yem ile beslediği tavuklarının yumurtalarına organik yumurta sertifikasını almış, keyfi yerinde! Bir haddini bil be Esra!

El elde baş başta, bir taraftan ailelere yumurta bulmak, bir taraftan ticari faaliyet planları... Kendi çiftliğimizi kurmaya karar verdiiiik J Allah’tan pazar araştırması, iş planı ve fizibilite gibi konular serbest danışmanlık yaptığım konular... Yani hakimim... Her şey iyi, hoş ama risk analizi şuydu: Hastalık geldiğinde malesef tavukların tamamı ani olarak etkileniyor ve telef oluyor ve tabi bütün yatırım da telef oluyor. E bir de layıkıyla köy yumurtasından bahsediyorsak, suni herhangi bir işlem olmadığından yumurtlama da tavuğun keyfine kalacak... Bir de biraz şans olacak insanda bu ticaret hayatında, ehh bizdeki  şans faktörünü düşünürsek... Sonuçta vazgeçtik ve bu işi hakkıyla yaptığına inandığımız yine Ankara’dan 80km ötede bir çiftliğe tavuk eklemek suretiyle işbirliği yaptık. Ve bendeniz pazarda bulunduğum sürece her hafta 160km yol katetmek suretiyle gerçek köy yumurtasını müşterilerime ulaştırdım. Standı kapattığım için de sadece ailem ve yakın çevrem için halen gidip temin ediyorum.



Aramızda kalsın, hala çiftlik kurma hayallerim de yok değil hani (hayallere tövbeliyim aslında ben! dersimi aldım, bir de üstüne ezber ettim de!!!). Bu arada biz Ersin’le bu hayvancılık işine az mesai harcamadık, yapmış kadar olduk hatta J (Ersin’den “olur” gelirse, onu da anlatırım.) Ama kesinlikle bu işe girersem, şansımın daha yüksek olduğu bir dönemi yakalamam gerek, benim işlerde risk faktörü, şans faktöründen aşırı etkilendiğinden, katlı katlı! Nedenini ilerleyen günlerde anlayacaksınız zaten ;)


Sevgiyle ve takipte kalın, emi!

1 yorum: